10 ADIMDA İNFLUENZA’DAN KORUNMA YOLLARI

10 ADIMDA İNFLUENZA'DAN KORUNMA YOLLARI

Halk arasında grip olarak bilinen influenza; influenza virüsünün neden olduğu oldukça bulaşıcı bir solunum yolu hastalığıdır. Özellikle yaşlı yetişkinler, küçük çocuklar ve altta yatan belirli sağlık sorunları olan kişiler gibi savunmasız popülasyonlarda ciddi komplikasyonlara, hastaneye yatışlara ve hatta ölüme yol açabilir. Kendinizi ve sevdiklerinizi korumak için grip aşısı olmak, hijyen kurallarına dikkat etmek, grip belirtilerini ve semptomlarını bilmek gibi önleyici tedbirler almak önemlidir.

İNFLUENZA’DAN KORUNMA YOLLARI NELERDİR?

  1. Grip aşısı olun. Grip aşısı influenzadan korunmanın en etkili yoludur. Sizi grip virüsünün en yaygın suşlarından korumaya yardımcı olur ve ciddi komplikasyon riskini azaltır. Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezleri (CDC), 6 aylık ve daha büyük herkesin her yıl grip aşısı olmasını önermektedir.
  2. Hijyen kurallarını uygulamaya özen gösterin. Gribin yayılmasını önlemek için hijyen şarttır. Bu, özellikle hasta biriyle temas ettikten veya kapı kolları ve ışık anahtarları gibi yüksek temas yüzeylerine dokunduktan sonra ellerinizi sık sık en az 20 saniye sabun ve suyla yıkamayı içerir. Mikropların yayılmasını önlemek için yüzünüze, özellikle gözlerinize, burnunuza ve ağzınıza dokunmaktan kaçının.
  3. Grip belirti ve semptomlarını bilin. Grip; ateş, öksürük, boğaz ağrısı, burun akıntısı veya tıkanıklığı, kas veya vücut ağrıları, baş ağrıları, yorgunluk ve bazen kusma veya ishal gibi çok çeşitli semptomlara neden olabilir. Bu semptomlardan herhangi birini yaşarsanız, gribin yayılmasını önlemek için evde kalmanız ve başkalarıyla temastan kaçınmanız önemlidir.
  4. Hasta olduğunuzda evde kalmaya dikkat edin. Grip benzeri semptomlarınız varsa, evde kalmanız ve başkalarıyla temastan kaçınmanız önemlidir. Bu, gribin başkalarına yayılmasını önlemeye yardımcı olacaktır. Ateşiniz varsa, ateş düşürücü ilaç kullanmadan en az 24 saat ateşiniz düşene kadar evde kalmanız önemlidir.
  5. Yaşam alanlarınızı temiz tutun. Kapı kolları, ışık anahtarları, uzaktan kumandalar ve cep telefonları gibi sık dokunulan yüzeyleri ve nesneleri temizleyin ve dezenfekte edin. Yüzeyleri temizlemek için bir ev temizleme spreyi kullanın veya silin.
  6. Bolca dinlenin. Bolca dinlenmek genel sağlığınız için önemlidir ve vücudunuzun griple savaşmasına da yardımcı olur. Her gece en az 7-8 saat uyuduğunuzdan emin olun ve geç kalkmaktan veya çok erken kalkmaktan kaçının.
  7. Aktif kalın. Düzenli fiziksel aktivite, bağışıklık sisteminizi güçlendirmeye yardımcı olur ve vücudunuzun griple savaşmasını kolaylaştırır. Haftanın çoğu gününde tempolu yürüyüş veya bisiklete binme gibi en az 30 dakika orta yoğunlukta fiziksel aktivite yapmayı hedefleyin.
  8. Sağlıklı beslenin. Sağlıklı bir diyet yapmak, güçlü bir bağışıklık sistemini korumak için gereklidir. Diyetinize çeşitli meyveler, sebzeler, kepekli tahıllar, yağsız proteinler ve sağlıklı yağlar ekleyin. Bağışıklık sisteminizi zayıflatabilecekleri için şekerli ve işlenmiş gıdalardan kaçının.
  9. Stresi yönetin. Stres bağışıklık sisteminizi zayıflatabilir ve sizi gribe karşı daha duyarlı hale getirebilir. Yoga, meditasyon veya derin nefes alma gibi aktivitelerle stresi yönetmeye çalışın.
  10. Gerekirse tıbbi yardım alın. Şiddetli semptomlarınız varsa veya grip komplikasyonları açısından yüksek risk altındaysanız, tıbbi yardım alın. Doktorunuz, hastalığınızın süresini kısaltmaya ve komplikasyon riskini azaltmaya yardımcı olabilecek antiviral ilaçlar reçete edebilir. Bu tavsiyelere uyarak kendinizi ve sevdiklerinizi gripten koruyabilirsiniz. Grip aşısı olmayı, hijyen kurallarına uymayı ve gribin belirtilerini ve semptomlarını bilmeyi unutmayın. Grip olursanız evde kalın!

İnfluenza hakkında daha fazla bilgi almak için BURAYA tıklayabilirsiniz.

Diğer yazılarımıza BURAYA tıklayarak ulaşabilirsiniz.

MAYMUN ÇİÇEĞİ VİRÜSÜ (MONKEY POX) NEDİR?

MAYMUN ÇİÇEĞİ VİRÜSÜ (MONKEY POX) NEDİR?

Son zamanlarda görsel ve yazılı basında Maymun çiçeği virüsü (monkey pox) olgularından söz edilmeye başlandı. Yeni Covid pandemisinden kurtulduk, kurtulamadık derken, sütten ağzı yanan, yoğurdu üfleyerek yer misali toplumun bir kesiminde korku, hastalığa yakalanma endişesi oluştu. Nedir bu mikroorganizmalardan çektiğimiz? Bu mikroorganizmalar tarihler boyunca insanların yakasını hiç bırakmadı ki. Fırsatını buldukça işine, dişine uygun canlılara saldırarak, onları yok etmekte tüm güçlerini, silahlarını kullanıyorlar. İnsanlık da onları doğal olarak. Şunu bilelim ki bu mikro organizmalar bizlerden daha akıllı.

 

Nedir Bu Maymun Çiçeği Virüsü (Monkey Pox)?

Maymun çiçeği virüsü ilk olarak 1958 yıllarında takip edilen maymunlarda çiçek benzeri tablonun görülmesi ile ortaya çıkmıştır. İnsanlarda ilk olarak 1970 yıllarında Kongo’da görülmüştür. Orta ve batı Afrika’da görülen ilk salgın 2003 yılında Amerika’da görülmüş. Mayıs 2022 de rapor edilen maymun çiçeği hastalığı, İspanya, Portekiz, ABD, Kanada, İtalya gibi ülkelerde de farkedildi, heyecan yarattı.

 

Doğal Konak Nedir? Bulaş Nasıl Oluyor?

Afrika kemirgenleri, maymun ve benzeri hayvanların doğal konak olduğu düşünülmekte. Bulaş enfekte hayvanların kan, vücut sıvıları, deri döküntüleri ile direkt temas ve kontamine cisimciklerle temas sonucu oluşmaktadır. İnsandan insana bulaş zordur. Solunum ve çıkartıları ile bulaş için yakın ve uzun süreli temas gereklidir.

 

Kuluçka Süresi Ne Kadardır? Hastalık Belirtileri Nelerdir?

İnkubasyon (kuluçka) süresi 5-21, ortalama (6-13) gündür. Ateş, halsizlik, eklem ağrıları ve lenf bezlerinin şişmesi ile başlayan hastalığın 1-3. günlerinde döküntüler ortaya çıkar. Döküntüler en çok yüz ve el-ayaklarda görülür.

Döküntülerin içi sıvı ile doludur. Çok sayıda görülebilir. Hastalık kendini sınırlayan bir yapı gösterse de, ağır vakalara dönüşebilir. Ölüm oranlarının %3-6 olduğu bildirilmektedir.

 

Maymun Çiçeği Virüsünün Aşısı Var Mıdır? Tedavisi Nedir?

Çiçek hastalığı ile aynı aileden gelen virüse karşı çiçek aşısı %85 koruma sağlamaktadır. Ancak çiçek hastalığı aşılama sonucu dünyada ortadan kalktığı için 1980 yılından beri çiçek aşısı üretilmemektedir (suçiçeği ile karıştırılmamalıdır). Ankara’da 2019 da geliştirilen yeni modifiye çiçek aşısının güvenli olduğu çalışmalarla gösterilmiştir.

İngiltere’de yayılımın önlenmesi için hastalarla temas etmiş olanlar aşılanmaya başlanmıştır. Hastalığın bu gün için spesifik tedavisi yoktur. Semptomlara yönelik tedavi uygulanmaktadır.

 

Ülkemizin Yaşayanlarının Bu Hastalığa Yakalanma Riski Var Mıdır?

Ülkemiz uluslararası transfer yolu üzerinde olması nedeni ile riskli görülmektedir. Ülkemizde bu güne kadar bildirilen vaka olmamıştır. Covid-19 un başlaması gibi hekimlerimizin ve sağlık personelimizin bu hastalık için de tetikte olması, vakaların kaçırılmasını ve tanı atlanmasını önleyecektir. Hasta tespit edildiğinde izolasyon çok önemlidir. Şüphe edilen vakalarda SB referans laboratuvarına örnekler gönderilmelidir.

Sağlıklı günler dileklerimle…

Engin SEBER

Hasta Enfeksiyon Komitesi Kurulu Başkanı

 

Daha Detaylı Bilgi için BURAYA tıklayabilirsiniz.

DELTA VARYANTI HAKKINDA MERAK EDİLENLER

Delta Varyantı Hakkında Merak Edilenler

DELTA VARYANTI HAKKINDA

 

Soru: SARS-CoV-2 virüsünün (özellikle Delta varyantının) gelişimi sürpriz midir?

Cevap: Hayır sürpriz değildir. Virüsler sıkça mutasyon geçirirerek kendilerini farklılaştırırlar. Ancak her mutasyon varyant demek değildir.

 

Soru: Virüsün mutasyon geçirmesine aşılar mı neden oluyor?

Cevap: Hayır, virüsün mutasyon geçirmesinin en önemli koşulu özgürce çoğalabilme fırsatını bulmasıdır. Mikroorganizmalar kendilerini çoğaltırken genetik hata yaparlar ve biz buna mutasyon deriz. Eğer çoğalırken yapılan “hata”, canlının hayatta kalmasını güçlendiriyorsa o mutasyon o canlı grubunda baskın olarak devam eder. Aksine “hata” dediğimiz mutasyon, canlının yaşamasını güçlendirmiyorsa elenir gider zamanla. Aşılanma ise mikroorganizmalara karşı insanın bağışıklık sistemini güçlendirip virüsün çoğalmasını engellediği için hataları, yani mutasyonları ve mutasyonlar sonrasında yeni varyantların oluşumunu engeller.

 

Soru: Mutasyon ile varyant arasındaki fark nedir?

Cevap: Mutasyon, mikroorganizmadaki genetik değişikliktir. Tek başına bir önemi yoktur. Ancak eğer bu mutasyonlar artarsa mikro organizmanın davranışı değişir –ki biz o zaman bu yeni değişmiş mikroorganizmaya varyant deriz.

 

Soru: Delta, böyle bir varyant mıdır?

Cevap: Evet, orijinal SARS-CoV-2 virüsünde zamanla pek çok mutasyon olmuş ve orijinal virüsün davranışı değişmiştir. Dünya Sağlık Örgütü bu davranışı değişmiş SARS-CoV-2 virüsünü “Delta Varyantı” olarak adlandırmıştır.

 

Soru: Delta varyantının davranışında nasıl bir değişiklik olmuştur?

Cevap: Delta’nın orijinal virüsten en önemli farkı insan hücrelerine bağlanabilme kapasitenin artmış olmasıdır. Bu değişim sayesinde delta varyantı önceki haline göre çok daha bulaşıcı bir biçime dönüşmüş ve su çiçeği kadar bulaşıcı bir karakter kazanmıştır.

 

Soru: Delta varyantı ile hastalanan kişilerin yakınmalarında da bir değişikliğe yol açmış mıdır?

Cevap: Evet. Delta varyantı ile hastalanan kişilerin ilk yakınmaları öksürük ve koku kaybından ziyade burun akıntısı, boğaz ve baş ağrısı olmaktadır.

 

Soru: Delta varyantı orijinal virüs ve diğer varyantlara kıyasla daha az şiddette hastalığa mı yol açıyor?

Cevap: Hayır, tam aksine delta varyantının diğer varyantların aksine daha ağır hastalığa yol açabildiği yolunda ciddi veriler vardır. Daha önemlisi bu varyant, COVID-19 hastalığının tedavisinde temel ilaçlardan birisi olan monoklonal antikorlara karşı da daha dirençlidir.

 

Soru: Delta varyant ile ölüm sayıları geçmişe kıyasla daha mı düşük?

Cevap: Aslında düşük değil. Sadece günlük yüz civarındaki ölümlere alıştık. Ayrıca eskiden bu vefat sayılarına ulaştığımızda günlük vaka sayıları daha yüksekti.

 

Soru: Yapılan aşılar işe yaramadı mı?

Cevap: Tam aksine çok işe yaradı. Hatırlarsanız aşı öncesi hemen her gün bir sağlık çalışanı ölüyordu. Aşıdan sonra bu ölümler çok azaldı.

 

Soru: Aşılanma delta varyantında işe yaradı mı?

Cevap: Evet yaradı. Ne yazık ki halen kaybettiğimiz insanların çoğu ya hiç aşılanmamış ya da aşılarını tamamlamamış kişilerdir. Aşılanmayı ne kadar arttırırsak delta varyantının yol açtığı ölümler de o oranda azalacaktır. Zaten araştırmalar aşılanmamış kişilerde delta varyantının daha ağır hastalığa yol açtığını göstermektedir.

 

Soru: Kullanılan aşılar tüm varyantlara karşı koruyucu mu?

Cevap: Evet tüm aşılar tüm varyantlara karşı halen koruyucu. Ne iyi ki aşının etkisiz olduğu bir varyant henüz gelişmedi. Ancak eğer aşılama yaygınlaşmazsa virüs hayatta kalabilmek için bu yönde mutasyonlar geçirerek aşıların etkisiz kalabileceği bir varyant geliştirebilir.

 

Soru: Aşıların etkili olmasından ne anlamalıyız?

Cevap: Aşıların ilk ve öncelikli amacı ağır ve ölümcül COVID-19’ un geçirilme ihtimalini önlemektir. Hem ölü virüs aşıları (örneğin CoronaVac), hem viral vektör aşıları (örneğin Sputnik V), hem de mRNA aşıları (örneğin Pfizer-BioNTech aşısı olan Comirnaty) ağır ve ölümcül şiddetli COVID-19 hastalığını yüzde 90’ların üzerinde önleyebilmektedir.

 

Soru: Tek doz aşı korur mu?

Cevap: Türkiye’ de kullanılan aşıların tümü iki doz ile etkin biçimde koruma sağlamaktadır. Bunun tek istisnası daha önceden hastalık geçirmiş olmaktır. Daha önce hastalık geçirmiş olanlar tek doz mRNA (Türkiye için Pfizer-BioNTech aşısı olan Comirnaty) aşısı ile korunabilirler.

 

Soru: Aşı olan hastalık geçirebilir mi?

Cevap: Evet geçirebilir. Çünkü halen kullanımdaki aşılar hastalığın hafif biçimde geçirilmesini tam olarak önleyememektedirler. Öte yandan mRNA aşıları hastalığın hafif formunu önlemek konusunda en etkin aşılardır. Ayrıca hangi aşı uygulanmış olursa olsun maskenin ağız ve burunu örtecek biçimde takılması COVID-19’un geçirilmesini ve hastalığın başka kişilere bulaşmasını çok etkin biçimde engeller.

 

Soru: Aşı olmuş kişilerin bulaştırma kapasitesi ve süresi aşı olmamış kişilerle aynı mıdır?

Cevap: Hayır değildir. Aşılanmış kişiler, aşılanmamış kişilere göre hem daha az virüs taşırlar hem de daha kısa süre bulaştırıcıdırlar. Çalışmalar bu iki nedenden dolayı toplum genelinde hastalığı yayan kişilerin ağırlıkla aşılanmamış kişiler olduğunu ortaya koymaktadır.

 

Soru: PCR testleri delta ve diğer varyantları saptayabilir mi?

Cevap: PCR başta olmak üzere COVID-19’a yönelik tüm testler varyantları tespit edebilir ancak hangi varyant olduğunu söyleyemez. Varyant ayrımını yapmak için ileri genomik incelemeler yapmak gereklidir.

 

Soru: Varyantlardan korunma yöntemlerinde bir değişiklik var mı?

Cevap: Evet “Maske, (Fiziksel) Mesafe, Hijyen” üçlüsüne “Havalandırma” eklenmiştir. Kapalı alanların etkin biçimde özellikle doğal yoldan havalandırılması korunmanın temel bileşenlerinden birisi haline gelmiştir.

 

Soru: Standart tıbbi maske kullanmak yeterli mi?

Cevap: Kapalı mekânlarda çalışma zorunda kalan insanlar için yeterli olmayabilir. Bu kişiler mümkünse standart cerrahi maske yerine havadaki virüsün yüzde 95’ini süzen özel maske kullanmalıdır.

 

Soru: Bunlara ek olarak sağlıklı olmak için neler yapılmalı?

Cevap: Ölçüm yapılarak D vitamini eksikliği gösterilmediği sürece D vitamini alınmamalı. Besin takviyeleri kullanılmamalı. Sigara ve/veya herhangi bir tütün ürünü kullanılıyorsa hemen bırakılmalı. Elektronik sigara ve ısıtılmış tütün ürünlerinin de COVID-19 hastalığını ağırlaştırdığı bilinmeli. Açık havada spor yapmak ve ideal kilonun koruyucu olduğu unutulmamalı.

 

Soru: Kapalı alanlar ve havalandırma deyince aklımıza okullar geliyor. Sizce okullar açılmalı mı? Yüzyüze eğitim büyük bir risk değil mi?

Cevap: Evet bir risk. Tümüyle güvenli koşullar yok ne yazık ki. Ancak ülke olarak bir konuda karar vermeliyiz: Eğitim riskini mi göze alalım, turizm faaliyetlerini mi? Çok açık ki ekonomi uğruna turizm riskini göze aldı. Oysa turizm gelirleri kısa dönemli kazançtır. Eğitim ise bir toplumun orta – uzun dönemini belirler. Ne yazık ki Türkiye, ekonomik sorunlar nedeniyle ülke olarak orta – uzun dönemini kaybediyor. Özellikle orta – düşük sosyoekonomik kesimlerin yaşama tutunabilme şansını yitiriyor. Okulların kapalı olması nedeniyle erkek çocuklar hızla çalışmaya, kız çocuklar ise evlenmeye yönlendiriliyor. Bu nedenle geleceğimi yitirmemek için okulları mutlaka yüz yüze eğitime açmalıyız. Güvenli eğitim ortamını oluşturmalıyız.

 

Soru: Sizce güvenli eğitim ortamı nasıl oluşturulur?

Cevap: Öncelikle Türkiye genelinde halen artış döneminde olan salgını baskılamalıyız. Eğer ülke olarak okulların açılacağı Eylül ayına günlük yirmibinleri aşan bir hasta sayısı ile girersek okulları açık tutmayı başaramayız. Ayrıca bu dönemde hızla öğretmenleri aşılamak ve hem yeni sınıflar yapıp hem de yeni öğretmen istihdamı yaparak öğretmen başına düşen öğrenci nüfusunu azaltmak zorundayız. Son olarak sınıfların havalandırmasını yetkinleştirmeliyiz. Tüm bunlar başarılmayacak işler değil. Unutmayalım bir yılı aşkın bir zamandır okullarımız kapalıydı. Zamanımız oldukça çoktu.

 

Soru: Okulları açtıktan sonra neler yapılmalı?

Cevap: Okullarda hem öğretmenler hem de öğrenciler için yaygın PCR ve hızlı test taramaları yapılmalı. Aileler de yakınması olan çocukları okula birkaç gün göndermeyerek okulların açık kalmasına katkı sunmalı.

Türk Toraks Derneği
http://www.toraks.org.tr/