Antibiyotikler; mikroorganizmalardan bakterilere, bazı parazitlere karşı insanlığın tedavisinde 75 yıldır başarı ile kullanılan ilaçlardır. Birçok insanın hastalıktan ölmesini önlemiştir. 1940’lardan beri günümüze kadar birçok farklı çeşidi bulunmuş, son zamanlarda; türevlerinden yenileri üretilmiştir. Son yıllarda üretimleri yavaşlamış, hatta durmuştur. Üretici firmalar artık istedikleri kazançları elde edememektedir. Bu kıymetli ilaçların üretiminde olan sıkıntılar yanında toplumun ve hekimlerin uygun kullanmamaları, bakterilere karşı direnç gelişmesine neden olmuştur. Bu ilaçlara karşı bakterilerde direnç gelişmesi, insanlığın gelecekteki tedavilerinde büyük engel getirecek, hasta kişi ve toplumların yaşamlarını olumsuz etkileyecektir.
Günümüzde dirençli bakteriler nedeniyle yılda yaklaşık 700 bin kişi hayatını kaybediyor. Dirençli bakteriler ekonomik kayıplara da yol açıyor. Avrupa’da yayımlanan bir raporda sadece AB ülkeleri için dirence bağlı maliyetin (işgücü kayıpları dahil) yılda 1,5 milyar avro olduğu belirtildi. Uzmanlar gelecek için daha karamsar tablolar çiziyor.
Türkiye, OECD ülkeleri arasında kişi başına antibiyotik tüketiminin en fazla olduğu ülke. On reçetenin en az üçünde antibiyotik olduğu biliniyor. Bu yoğun tüketimin sonucu olarak da direnç oranları diğer ülkelere kıyasla oldukça yüksek. Yurdumuzda yapılan araştırmalarda 2012-2016 yılında ayakta tedavide verilen reçetelerin %34’ü antibiyotik içermekte.
Türkiye’de artık antibiyotikler reçetesiz verilmiyor. Bu gereksiz kullanımı azaltmak için çok önemli ve gerekli. Sadece direnç gelişimi açısından değil ilaçların yan etkileri, gereksiz maliyet gibi sıkıntıları azaltmak açısından da önemli. Ancak ne yazık ki antibiyotiklerin yan etkileri de olabilen ciddi ilaçlar olduğunu bilmeyen çok sayıda vatandaşımız reçeteye yazılmaları konusunda hekim arkadaşlarımızdan talepte bulunuyor. Unutulmamalı ki akut infeksiyonların özellikle solunum yolu infeksiyonlarının %80-90’ı virüslerden kaynaklanır. Antibiyotikler virüslere etki etmez, ateş düşürücü de değildir. Bağışıklık sistemini güçlendirmezler; tersine vücuttaki faydalı bakterileri de öldürerek bağışıklık sistemini zayıflatırlar. Bu yüzden doktor önermedikçe kesinlikle kullanılmamalıdır.
Yeni geliştirilen antibiyotikler; sayısı çok az, çok pahalı ve yan etkisi yüksek ilaçlar. Üstelik bu ilaçlarda da eskisinden hızlı bir şekilde direnç gelişiyor. Bakteriler bazı bilinçli yollar ile direnci birbirine bulaştırıyor ve doğada bu direnç genleri sürekli olarak birikiyor. Dolayısıyla doğru kullanmazsak yenilerinin geliştirilmesi de çözüm olamayacak ve antibiyotik öncesi yıllara döneceğiz. Sadece enfeksiyonların tedavisi aksamayacak, bugün bilimsel/teknolojik gelişmeler sayesinde yapılabilen hayat kurtarıcı pek çok tıbbi girişim ve tedavi de enfeksiyon riski nedeniyle yapılamaz olacak. Örneğin başta kemik iliği olmak üzere organ nakilleri, kanser ameliyatları, kanser kemoterapileri yapılamayacak. Basit ameliyatlarda bile enfeksiyondan ölüm riski çok artacak. Tüm bunları önlemenin yolu dikkatli ve doğru kullanıma bağlıdır. İnsanlık olarak şimdilik başka seçeneğimiz yok. Bu konuda da bilinçli olmak zorundayız.
Engin SEBER
Hasta Enfeksiyon Komitesi Kurulu Başkanı
Diğer yazılarımız için BURAYA tıklayabilirsiniz.